25 Aralık 2013 Çarşamba

2014 yılı "bütünlük" olsun; doğumumuzdan bu yana evrene saçılmış tüm parçalarımız; bir nefeslik öz’le burada...


2014 yılı "bütünlük" olsun;

doğumumuzdan bu yana evrene saçılmış tüm parçalarımız; bir nefeslik öz’le burada...

Bütünlük...Doğumumuzu düşünelim, kaybettiğimiz bir parçamız, yitirme veya eksilme duygumuz var mıydı? İlk doğduğumuz  an, ilk nefes alışımız, anne kucağı, etrafımızı saran sevgi...Sonra ne oldu, yavaş yavaş yitirmeye başladık...

Nasıl mı? Belki en çok sevdiğimiz kalemimizi kaybettik, en iyi arkadaşımız başka şehre taşındı, hoşlandığımız kız başka bir çocuğa aşık oldu, yıl sonunda çok çalışsakta takdire teşekküre yetişemedik, hayal ettiğimiz üniversiteye gidemedik veya anne babamızı kaybettik...Hep yitirdiğimiz bir zaman bir yerlerde bıraktığımız birşeyler oldu... Her tecrübemizle bir kat daha endişe yüklendik, gelecekte yitirebileceklerimiz için, ve olan bugünümüzün bütünlüğüne oldu...

Peki bütünlüğümüz nerede kaldı, o doğduğumuz anın saf ve biricik hissi, yitirmeyi ve kaybetmeyi hiç bilmediğimiz o an...Doğaya bakalım, kertenkele kuyruğu kopar yoluna devam eder, tırtıl kozasını bırakır kelebek olur, göçmen kuşlar yeniden yollara düşer ve sazanlar her sezon ölüm pahasına akıntıya karşı yüzer...Belki bizim kadar hatırlamazlar diyeceksiniz, yada bizim kadar uzun ömürlü değiller yeniden yeniden yitirmeleri yaşamak için...

Fakat her örnekte görürüz, o doğum anımızdaki bozulmamış "öz" her ne yitirirsek yitirelim bizimledir...Aslında yitirdiklerimiz her seferde bir heykeltraşın taşı oyuşu ve gerçek eserini ortaya çıkarışı gibi bizi şekillendirir. Bugün hepbirlikte kendimize bakalım, bu şekli görebiliyor muyuz ve düşünelim bugün özümüzle ve bütünlüğümüzle nelerin eseriyiz? Ve gözden geçirelim tüm bu zaman boyunca şekillendirilmiş parçalarımızı, bugün doğumumuzdan bu zamana kadar her yana saçılmış parçalarımız bize dönsün...

Bugün hepbirlikte yitirdiğimiz parçalarımızı sevelim, doğum anımızdaki o bütünlüğümüzü derin bir nefes alarak içimize çekelim... Bir nefeslik "öz" olalım...

Mutlu yıllar...

 

 

8 Aralık 2013 Pazar

Affetmek, yalnızca en yetenekli simyacıların zanaatidir...


Affetmek, yalnızca en yetenekli simyacıların zanaatidir...

Affetmek...

Bir düşünelim nasıl bir duygudur, neyi anlatır bizlere... Bu sabah kendimize bir bakalım, nedir affedemediklerimiz...Her yere sırtımıza yüklenmiş kocaman taşlar halinde götürdüklerimiz, bir dostumuzun sözleri veya bir sevgilinin ihaneti...

Fark ediyor muyuz, bugünden çok farklı zamanlarda yaşanmış tüm bu olayların, her affedemeyişimizde bizimle yaşadığını, bugün bir parçamız olduklarını...Sanki üzerine kovalarca su atsak hiç soğumayacak olan ısınmış kayalar gibi yüreğimizi taşlaştırdıklarını...

Belki bu yazıyı okurken içimizden geçiriyoruz, peki buraya yazılıverdği kadar basit midir affetmek? Ben sizin için yanıtlayabilirim, değildir...Öncelikle herşeyden arınmak gerektirir, içinizde yer etmiş tüm ego temelli düşüncelerden, ve kim ne derlerden...Ve sonrası ise koşulsuz şartsız güvenmektir, çünkü karşınıza çıkan her durum üzerine bilmek gerekir. Bilmek gerekir ki, bugün şu an yaşamakta olduğunuz sizin yaşayabileceğiniz en hakiki gerçektir...Ve sonraki aşaması ise empatidir, yani anlamaya çalışmak...Evet garip gelebilir fakat her ne yapmış olursak olalım hepimiz affedilmeyi hak ediyoruzdur..

Nasıl ki hepimizin hataları olduğu gibi, bir kimsenin yapmış olduğunu, bir durum karşısındaki seçimlerini ancak aynı şartlarda ‘’ben ne yapardım’’ mı düşünerek, sadece yargılarımızdan uzaklaşabilirsek anlamaya çalışırız...Bu anlayış bize şu soruyu düşündürmüyor mu; Hayatımızda biz hiç affedilmedik mi? Bu soruya yanıtımız ise belki bugüne kadar hiç idrak etmediğimiz kadar basittir; evet bizler de ‘’affedildik’’...Çocukken annemizin en çok sevdiği vazoyu kırdık ve annemiz sevgisiyle affedildik, derslerimizden geçer not alamadık ve babamız sevgisiyle affedildik, son golü atamadık ve arkadaşlarımız sevgisiyle affedildik yada ilk buluşmamıza geç kaldık ve sevgilimiz sevgisiyle affedildik...

Bugün hepbirlikte içimize bakalım, nedir halen sevgimizle affetmelere dönüştüremediklerimiz... Dünyanın en büyük vinçlerini zorlayacak ağırlıkta olmasına karşın kalbimizde taşıdıklarımız...
Halen şansımız var, bugün o taşları alalım ve saf sevgiyle dönüştürelim...Ve hepbirlikte hatırlayalım; affetmek, yalnızca en yetenekli simyacıların zanaatidir...